11 Kasım 2013 Pazartesi

Aaaah Goa!


Daha Hindistan’a gelmeden duymuştum Goa’nın adını. Herkes ille de gidilmesi gereken yerlerden biri olarak söz ediyordu oradan. Adı bile hoşuma gitmişti… Goa… Söylemesi bile keyifliydi.
O kadar sık duymuştum ki ismini, eğer gitmezsem çatlardım doğrusu. Bu yüzden Hindistan'daki ilk seyahatimi Goa’ya gerçekleştirdim.

Gittim, 
gördüm ama gördükten sonra oraya sadece bir kez gidilmesinin söz konusu bile olamayacağını anlamıştım. Dolayısı ile burada bulunduğum toplam iki yıl boyunca, ayda en az bir hafta sonumu Goa’da geçirdim diyebilirim.
Burası hippilerin ilk çıktığı ve dünyaya yayıldığı yer... Bu yüzden buradaki kültür ülkenin neredeyse en renkli kültürü... Aradan onca yıl geçmesine rağmen burada yaşayanlar tam anlamıyla hala bir hippi...

Şimdilik giriş için bu kadarla yetinmem gerekiyor ama bölge halkından bahsettiğim yere az sonra geleceksiniz :)

Burası sadece yerli halk için değil yabancılar için de o kadar popüler ki, bu yüzden Bangalore, Mumbai ve Delhi’den Goa’ya her gün kalkan uçaklar mevcut... 150 – 200 dolara uçabiliyorsunuz yine de ülkenin en gözde yerlerinden biri olduğu için yerinizi önceden ayırtmanız gerekiyor; özellikle hafta sonları her yer kesinlikle dolu...
Goa’da spontane yaşayabilirsiniz ama seyahatiniz kesinlikle spontane olmasın. Yolculuk planınızı mutlaka önceden yapmış olun. 
Goa, Bangalore ve Mumbai’den sadece 1 saat uzaklıkta... Tabii oraya varınca hemen iş bitmiyor; havaalanından Goa’nın en yakın merkezine gitmek, minimum 1,5-2 saatlik bir araba yolculuğu gerektiriyor. Fakat en sonunda gideceğiniz yere vardığınız da, ayaklarınız yumuşacık kumlara değdiğinde, Arap Denizi'nin karşısına geçip de elinize buz gibi bir lime margarita aldığınızda, katlandığınız yolculuk her şeye değiyor doğrusu...

Goa, tam 100 km uzunluğunda, üzeri palmiye ağaçları ile dolu yumuşacık kumsallara sahip tropikal bir cennet... Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrılıyor. Arap Denizi’nin kıyısında bulunduğu ve deniz son derece kumlu bir katmana sahip olduğu için, denizin rengi bildiğiniz denizlerden farklı bir tona sahip... Daha çok kahverengiye benziyor ve suyun derecesi de neredeyse sıcağa yakın ılıklıkta... Böylece üşümeniz asla mümkün değil! Yok eğer hala üşüyorsanız, kesin siz de bir problem var demektir. Bu yüzden günün her saati, özellikle gece yüzmek bence son derece keyifli...

Vagator Beach


Baga Beach
Goa'nın En ünlü plajları; Anjuna, Baga, Palolem, Vagator ve Calangute... Bunların arasında özellikle Baga Beach bitpazarıyla meşhur...
Baga Beach'in bir bölümü
Eğer herkes gibi siz de scooter kiralarsanız, bir günde tüm plajları dolaşmanız mümkün! Trafik diğer yerlere göre daha sorunsuz ve akıcı, yine de trafik kuralları burada da geçerli olmadığı için dikkatli olmanızda fayda var. 











Burası son derece tropikal bir bölge olduğu için genelde turist mevsimi kasımda başlayıp, marta kadar sürüyor. En ideal aylar da aralık-şubat arası... Bu aylarda bile hava o kadar sıcak ki, sıcaklık yüzünden sık sık öğlen 'siesta' yapanlara rastlamanız mümkün... Hemen hemen bütün plajlarda denize karşı son derece keyifli, eğlenceli fakat pejmürde bir çok cafe var... Bazılarından yükselen jazz müziği dahil her türden müzik duyduğunuzda şaşırmayın; burada müziğe endeksli bir hayat var. Hatta Goa'nın kendi tarzı olan bir tür var ki, dünyaca meşhur. Fakat o çok ünlü Goan Trance'den daha sonra bahsedeceğim!  saldırganlaşabiliyorlar. Hele kavga ederlerken çıkardıkları sesi tarif edebilmemin imkânı yok!



Dört mevsim turist akınına uğrayan kumsallarda sadece insanlardan oluşan bir kalabalık yok tabii... Plajlarda açlıktan yiyecek aramaya gelen ve insanlarla birlikte güneşlenen birçok inek, öküz ve boğayla da karşılaşmanız son derece doğal. Bu Goa'daki hayatın bir parçası olduğundan korkmanıza veya çekinmenize gerek yok. Yalnız öküzlerin kavga edenini hiç göreniniz var mı bilmiyorum ama bilin ki eğer iki öküz boynuz tokuşturmaya başlamışsa, yanlarına yaklaşmamanız da fayda var. İnanılmaz 

TARİHİ
Goa'yı anlatırken biraz da tarihinden bahsetmek gerekiyor aslında. Çünkü çok eski devirlerde İngiltere, Fransa, Hollanda gibi birçok ülke tarafından işgal edildiği için birçok kültürü içinde barındıran bir yer burası... Son olarak 16. yüzyılda Portekizliler tarafından işgal edilmişler ve Portekizliler Goa'yı yaklaşık 450 yıl yerleşim bölgesi olarak kullanmış.. Bu yüzden burada en çok Latin ve Hıristiyan kültürü hâkim... Evlerinde ve kiliselerinde ise yine Portekiz mimarisinden çok renkli örnekler görebiliyorsunuz.
İşin en ilginç tarafı da burada zaten; bu kültürlerin Goa’nın kendi içinde çok başarılı bir şekilde kabullenilip, sindirilmiş olması ve bunu insanların kendi hayatlarına geçirmesi ve hala uygulamaya devam etmesi... Öyle ki, etkilendikleri bu Latin kültürü sayesinde isimleri Marco, Eduardo veya Maria olan birçok Hintliye rastlayabiliyorsunuz... :) 



Goa’nın hemen hemen büyük çoğunluğu Katolik... Çok katı katolik olmalarına rağmen, burada neredeyse azınlık grup sayılan Hindularla yıllarca bir arada ve kardeş olarak yaşamışlar ve halen yaşamaya devam ediyorlar.


YATACAK YER Mİ ARIYORSUNUZ?


Palolem Beach'te bulunan bambu kulübesi!
Mekan olarak burada kalabileceğiniz pek çok seçeneğiniz mevcut... Goa'nın son derece lüks otellerden ya da  feci ucuz pansiyonlardan tutun, inanılmaz renkli bambu kulübelerden kumsala serpiştirilmiş ağaç evlere kadar inanılmaz geniş bir mekan yelpazesi var. Mesela benim favorim olan Palolem Beach özellikle bambu kulübeleriyle meşhur...


Bugüne kadar geçirdiğim en keyifli ve ilginç tatillerden birini orada geçirdim diyebilirim. O kadar romantik ki yalnız gitmemenizde fayda var tabii!

Yalnız gitseniz bile, size eşlik edecek birilerini bulmakta zorluk çekmeyeceğinizi söyleyebilirim... :) Buraya geldiğim bekar arkadaşlarımın hiç yalnız kalmadığını söylersem abartmış olmam! :)



Bambu kulübenin içi... Kapısı yok!

Bambu kulübenin dıştan görünüşü...
Yine Palolem Beach ve bu sefer ağaç evlerden bir örnek...

YA İNSANLARI?

Buranın halkı hippi kültürüne ve yabancılara çok alışık olduklarından, son derece yardımsever, arkadaş canlısı ve misafirperverler... Eğer yardıma ihtiyacınız varsa ve kendileri eğer yardım edemeyecek durumdalarsa, size gereken yardımı bulabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Diyelim ki yardıma ihtiyacınız var ve etrafınıza bakarak size yardım edecek birini arıyorsunuz. Yaklaşık iki dakika içinde neye ihtiyacınız olduğunu öğrenmeye çalışan en az 25-30 kişi toplanacaktır ve inanın ki hiç biri yardım edemese bile önünde sonunda size gereken yardımı bulacaklarından emin olabilirsiniz… Eğer İngilizce biliyorsanız Goa’nın her yerinde yerlilerle kolayca anlaşabilirsiniz. Başta aksanları sizi biraz zorlayabilir ama kulağınız alıştıktan sonra, konuşmaları size kesinlikle çok sevimli geliyor. 
Daha evvel de söylediğim gibi hippi kültürü ve genç nüfus Goa’ya çok hâkim... Her yerde rengârenk kıyafetler içinde, yüzleri boyalı, garip görünüşlü ama eğlenceli hippiler görebilirsiniz. Sadece bu yüzden bile gök kuşağının tüm renklerine sahip Goa’da sıkılmanız çok zor... Burada her şey çok ucuz; bir biranın fiyatı 1 dolar bile değildi -2010'da tabii- ve uygun yerlerde 2-3 dolara akşam yemeği bile yiyebiliyorsunuz. Zaten genç nüfusun Goa’ya bu kadar hâkim olmasının bir sebebi de bu ucuzluğu...


Elbette hippilerden dolayı uyuşturucu da çok revaçta, yine de ben bu konuda çok dikkatli olmanızı öneririm. Çünkü burada içtikleriniz, alışık olduklarınızdan ve bildiklerinizden son derece farklı ve yoğun olacaklardır; bilginize!!! Mümkünse kimyasallardan uzak durun! Çünkü uyuşturucu sorunu yüzünden maalesef suç oranı giderek artmakta... Her yerde olduğu gibi ölçüyü fazla kaçıran genç bayan turistler -hele kimyasallara alışık değillerse- geceleri yalnız başlarına kumsalda yürüyüşe çıkıp yabancılarla eğlenmeye kalkarlarsa, bir takım sorunlar yaşayabiliyorlar. Bu yüzden dikkatli olmakta fayda var. Yine de buraya sahip olduğu eğlence ve hayat tarzından dolayı kısaca buraya Hindistan’ın İbiza’si diyebiliriz. Çünkü Goa'nın gece hayatı da bir o kadar çok meşhur.. Gece kafayı bulup plajlarda dans edenleri, içmeye devam edenleri, şarkı söyleyenleri, parti verenleri, denize girenleri hatta uyuyanları görmek son derece normal... 

Bu arada 'Trance' müzik sevenlere duyurulur: Bu bölgeye ait Goan Trance müziği neredeyse dünyaca ünlü; eğer buraya gelirseniz mutlaka bir tane Goan Trance müzik CD’si almadan geri dönmeyin! Benden söylemesi...









Saturday Nite Market





Goa’nın en ünlü yerlerinden birisi de Arpora’da bulunan ve sadece cumartesileri açılan Saturday Nite Market’i...

 İlk kez 1999′da küçük bir pazar olarak başlayan ve sonradan inanılmaz bir büyüklüğe ulaşarak bir kültür ve turistik yerlerden biri haline gelen bu markette, çok ucuza başta Donna Karan olmak üzere dünyaca ünlü modacıların koleksiyonundan oluşan kıyafetler ve aksesuarlar bulabiliyorsunuz. 
Genelde turistlerin uğrak yeri olan markette dolaşırken, bir yandan biranızı yudumlayıp, bir yandan canlı müzik dinleyip, bir yandan da son dedikoduları takip edebiliyorsunuz.  Fakat market uluslararası bir üne sahip olduğu ve çoğunlukla yabancıların akınına uğradığı için, bazen bazı kitleler tarafından maalesef hedef haline de gelebiliyor. Geçtiğimiz yıllarda -sanırım 2008'de idi- Mumbai’de gerçekleşen terörist saldırısından sonra gelen tehditlerden dolayı bazı Cumartesiler açılmamasına rağmen, pazar halen eski popülerliğiyle yaşamaya devam ediyor. Kaosun ve düzensizliğin son derece normal olduğu bir ülkede bu kadar iyi organize edilen bir yer görmek aslında son derece şaşırtıcı olmakla beraber çok da keyifli... Tabii sanırım bu biraz da yönetimin Alman ağırlıklı olmasından kaynaklanıyor :) Umarım bu pazarı başlatan İngo ve pazar sakinleri, polise ödediği korkunç miktarlarda rüşvete rağmen burayı çok uzun yıllar sürdürebilir.

PS: Haa unutmadan; markete geldiğinizde,Hindistan’daki her yerde olduğu gibi, pazarlık yaparken kanınızın son damlasına kadar mücadele etmeyi asla unutmayın!!!

Sevgiyle,


                                                                         SeRo